hayat basit kâr zarar hesaplarına vurulabilecek bir şey değildir lan!
![]() | |
En azından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: sağlık ve sosyal güvenliği tamamen bütçeden finanse etmekle yeni SSGSS arasında primler/vergiler düzeyinde önemli bir finansman farkı yoktur. Konu, vergi, bütçe, prim vs. değil; sağlık ve sosyal güvenliğin kim tarafından (emek mi sermaye mi?) ne ölçüde finanse edileceği sorunuysa yeni SSGSS emekçiler açısından en azından finansman düzeyinde ‘sağlık ve sosyal güvenlik devlet bütçesinden finanse edilsin’ tezinden daha geri değildir. Kapitalizmin Yeniden Üretimi ve Ücret: Konumuz SSGSS olduğu için ücret meselesine yakından bakarak başlamamız gerekiyor. Kapitalist üretim süreci sonunda emeğin ‘emekçi için gerekli emek’ (yani emekçiye türlü biçimlerde ödenen ücret) ve kapitalistin karı olarak (+rant+faiz) iki parçaya ayrıldığını biliyoruz. Kapitalizm açısından ‘gerekli emek’ nedir? sorusuyla başladığımızda ücreti çözümleyebilir, ‘türlü biçimler’ nedir sorusunu sorduğumuzdaysa modern sigorta sistemlerini ele alabiliriz. Kapitalizm açısından ‘gerekli emek’ yani ücret, üretim sürecinin gereksindiği emekçinin yaşamını sürdürebilmesi ve yerine geçecek emekçiyi (yani çocuklarını) yetiştirebilmesi için gerekli meblağdır. Bunun üzerinde yapılan her ödeme kapitalist için kardan zarardır. Bu meblağın içinde emekçinin kendisini ve çocuklarını doyurabilmek ve barındırabilmek için yapacağı harcamalar yanında, kendisi ve çocuklarının sağlığı için yapacağı harcamalar, çocuklarının eğitimi için yapacağı harcamalar, çalışamaz hale geleceği yaşlılık günlerindeki geçimi için yapacağı harcamalar ve kendisini bir insan olarak algılamak için gereksindiği tüm diğer (kültürel, sosyal, keyfi vb.) harcamalar vb. tamamı yer alır. Dolayısıyla kapitalizmde emekçinin ücreti sorunu bir yandan kapitalizmin temel çelişkisinin konusu iken diğer yandan kapitalizmin yeniden üretimi sorununun da temel bir parçasıdır. Kapitalizm için amaç toplumsal ücreti tüm bileşenleriyle birlikte asgari noktada tutmaktır. Peki ama bu ‘asgari’ nasıl tayin edilecektir? Bu sorunun tek cevabı vardır: Sınıf mücadelesiyle. Mücadele ‘toplumsal ortalama karlar’ ile ‘toplumsal ortalama ücretler’ zeminindedir. Emeğin ve sermayenin bu mücadeledeki güçleri kendilerini birer sınıf olarak ne ölçüde örgütleyebildiklerine bağlıdır. Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Yasası: Eğer toplumsal olaylara böyle bir noktadan bakıyorsanız SSGSS yasa tasarısının amacı da gayet açıktır: Sağlık ve sigorta üzerinden ortalama toplumsal ücreti aşağı, ortalama karı yukarı çekmek. Fakat SSGSS bunu yaparken kendisini bu günle sınırlandırmamakta önüne 50 yıllık bir perspektif koymaktadır. SSGSS bunu sağlamak için ikili bir starteji izlemektedir: Bir yandan bütün emekçiler için emeklilik gün sayıları ve emeklilik yaşı yükseltilmekte, diğer yandan kapitalizmin kendi ürünü olan yedek işgücü ordusunun ve Türkiye kapitalizmine özgü kayıtdışı çalıştırlan emekçilerin sağlık giderlerinin bir bölümünü de çalışan kayıtlı emekçiler üzerine yıkmaktadır. Böylelikle sermaye kendi yükümlülükleri için yeni bir şey yapmamakta, yeni bir kaynak ayırmamakta, bir bölüm yükümlülüğünü de kayıtlı emekçilerin üzerine yıkmış olmaktadır. Bu arada emekçileri de ustalıklı bir biçimde birkaç ayrı düzlemde bölmektedir. (1.düzlem: halen çalışmakta olan-yasadan sonra çalışmaya başlayacak emekçiler, 2. düzlem: kayıtlı emekçiler-kayıt dışı emekçiler, 3. düzlem: kamu çalışanı-bağımsız çalışanlar ve işçiler düzlemi (1)) SSGSS’deki Genel Sağlık Sigortası Neler Getiriyor? 1-Temel Teminat Paketiyle SGK’nın (Sosyal Güvenlik Kurumu’nun) verdiği hizmet daraltılıyor, tüm yararlanıcıların daha fazla cepten ödeme yapması isteniyor. 2-Katkı payları artırılıyor bu yolla da yine tüm yararlanıcıların daha fazla cepten ödeme yapması isteniyor. Bu iki yolla devlet çalışanların (işçi, memur ve bağımsız çalışan) ücretlerini (sosyal ücret olarak sağlık) aşağıya çekmiş oluyor. Fakat diğer yandan da: 3-Toplumun en düşük gelirli ve halen çoğu yeşil kartlı bölmesinin bir bölümü (yasaya göre asgari ücretin 1/3’ünden az gelirliler) SG şemsiyesine alınıyor. (Tablo-1) 4-18 yaş altı nüfusun tamamı bu arada borçlu bağımsız çalışanların çocukları da SG şemsiyesine alınıyor. (bkz. Tablo-1) ![]() Asgari ücretin 1/3’ünden daha az gelirlilerin primlerinin genel bütçeden karşılanması öngörülüyor. Demek ki bu kesimin GSS primlerine emek ve sermaye bütçeye katkıları oranında katılmış oluyorlar. Diğer yandan 18 yaş altı nüfus içinse prim şartı aranmayacağı söyleniyor. Öyleyse emek ve sermaye SGK’na katkıları ölçüsünde 18 yaş altı nüfusun primlerini de ödemiş oluyor. Buna daha yakından baktığımızda GSS’de ücretliler için ödenecek toplam %12.5 (brüt ücretin %12.5’u) primin 5 puanının işçi (yani emek) 7,5 puanının ise işveren (yani sermaye) tarafından ödeneceğini görüyoruz. Buradan hareketle SGK bütçesinin %16,5 Bağımsız Çalışanlar, %50,1 sermaye, %33,4 emekçiler tarafından ödenecek diye düşünebiliriz. (bkz. SGK Bülteni 2006 verileri: Gelirler) Demek ki devlet yeni SSGSS ile çalışanların ücretini aslen üç yolla azaltıyor. 1-Ücretliler ve bağımsız çalışanlarıngelirlerinin bir bölümünü sağlık katkı payları ve özel hastanelerin alacağı farklar yoluyla sermayeye aktararak 2-Ücretlilerin ödediği vergilerin bir bölümünü SGK yoluyla toplumun en düşük gelirli kesimine aktararak (SG kapsamı dışında ve geliri asgari ücretin 1/3’ünden daha az olanlar) 3-Ücretlilerin ödediği ve ücretliler için sermaye tarafından ödenen primlerin bir bölümünü de bağımsız çalışanların bir bölümüne (borçlu bağımsız çalışanların 18 yaş altı çocukları) aktararak. Sağlık Ve Sosyal Güvenlik Bütçeden Finanse Edilse Ne Olur? Türkiye’deki bütçenin vergi gelirlerine bakıldığında kabaca şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. ![]() Gelir vergilerinin emekçiler ve bağımsız çalışanlar tarafından ödendiğini biliyoruz. Sermayenin katkısı ise tüketimi ve yatırımları sırasında ödediği vergilerden, kurumlar vergisinden ve servet vergisine katkısından (çünkü bu kalemin önemli bölümü de özel araç vergisi) oluşuyor. Bilindiği gibi gelirden kesilen verginin oranı yıllık brüt gelirin toplam miktarına göre (7500 YTL’ye kadar %15, 7500-18.000 arası %20, 18.000-44.000 arası %27, 44.000 ve üzeri ise %35) degismektedir. Yukaridaki rakamlar bu oranlarla uyumludur. Ücretliler 2006 yılında GSYIH’nin %26.3’ü=151.278 milyon YTL (GSYIH 575.205 milyon YTL)kadar gelir elde etmiş ve buna karsilik tahminen 24.200 milyon YTL’yi gelir vergisi olarak (Bağımsız çalışanların gelir vergisindeki payının SGK gelirlerindeki payı kadar olduğunu varsayarak kalan miktarın ücretliler tarafından gelirlerinden %20’si oranında ödendiğini düşünebiliriz), tahminen 19.061 milyon YTL’yi de(Sigorta ve vergi kesintilerinden sonra kalan tahmini gelirlerinin %18’i) de dolayli vergi olarak devlete geri ödemişlerdir diye tahmin edebiliriz. Buna karsilik sermaye aynı yıl tahminen; ödedigi 43.837 milyon YTL’lik dolayli vergiye karsilik (bağımsız çalışanların gelir vergisi, dolaylı vergi hesabının da ücretlilerle aynı olduğunu varsayarak) sadece 14.275 milyon YTL gelir vergisi (kurumlar vergisi) ödemektedir. Demek ki 2006 yılında emeğin ödediği her 1 birimlik vergiye karşılık sermaye tahminen 1,34 birim vergi ödemiştir diyebiliriz. Bilindiği gibi SSGSS’de emekçinin ücreti üzerinden %12,5 sağlık sigortası primi kesilmekte bunun %5’i işçiden %7,5’u ise işverenden tahsil edilmektedir. Yaşlılık, malüllük ve ölüm sigorta kolları için ise oranlar %9 ve %11’dir. Kısa vadeli sigorta kollarında ise tamamı işveren tarafından ödenecek %1-6,5 arası bir prim ve işsizlik sigortası için de %2 işveren %1 devlet tarafından ödenen prim oranları sözkonusudur. Demek ki SSGSS Tasarısındaki toplam primler sözkonusu olduğunda emekçinin ödeyeceği 1 birimlik prime karşılık işveren 1,54 birimlik prim ödeyecektir. En azından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: sağlık ve sosyal güvenliği tamamen bütçeden finanse etmekle yeni SSGSS arasında primler/vergiler düzeyinde önemli bir finansman farkı yoktur. Konu, vergi, bütçe, prim vs. değil; sağlık ve sosyal güvenliğin kim tarafından ne ölçüde finanse edileceği sorunuysa yeni SSGSS emekçiler açısından en azından finansman düzeyinde ‘sağlık ve sosyal güvenlik devlet bütçesinden finanse edilsin’ tezinden daha geri değildir. Emekçilerin amacı sağlık ve sosyal güvenliğin tamamen sermaye tarafından finanse edilmesini sağlamaktır. Emeklilik prim ödeme günsayıları ve yaş sınırının aşağıya çekilmesi muhakkak talep edilecek, SSGSS’nin yaratacağı diğer sigorta kayıplarına karşı da mücadele edilecektir. Ama yeni SSGSS’nin finansmanı ve tasarısının ‘genel sağlık sigortası’ karşısında öne sürülmesi gereken talepler ‘devlet bütçesinden finansman’ değil aşağıdakiler ya da benzerleri olmalıdır. 1-SGK gelirlerini oluşturacak primlerin tamamı işverenler tarafından ödenmelidir. Çalışanlardan prim kesme uygulamasına son verilmelidir. İşverenlerin ödeyecekleri primler sadece kendileri hesabına çalışan işçiler için ödeyecekleri primlerden ibaret olmamalı gelir ve servetlerine orantılı bir ‘ek prim’i de (çalışamayanlar yani kendi eserleri olan yedek işgücü ordusu için) içermelidir. (Yeni yasayla Rahmi Koç asgari ücretli bir işçinin ancak 6,5 katı prim ödeyecektir. Oysa serveti bunun çok çok üzerindedir.) Bağımsız çalışanlar ise sermayenin işçiler için ödediği oranda bir primi kendi gelirlerinden ödemelidir. 2-SGK çalışan çalışmayan herkese eşit sağlık hizmeti sunmalı, SGK’dan hizmet almak için nüfus cüzdanı yeterli olmalıdır. 3-Sağlık hizmetlerinin sunumunda hastalardan asla katkı payı alınamamalıdır. 4-Teminat paketi vb. ortadan kaldırılmalıdır. 5-Sağlık ve sosyal güvenlik için yapılan bütçe katkısı en fazla’da eşitlenmelidir. (Bu katkı BAĞ-KUR’lular, kamu çalışanları ve SSK’lılar arasındaki eşitsizliği arttırmamalı eşitliğe hizmet etmelidir.) bkz. dipnot 6-Özel hastanelerin fark ücreti vb. adlar altındaki ek ücret uygulamasına son verilmeli, bunu kabul etmeyen kişi ve kurumlarla SGK anlaşma yapamamalıdır. Dr. Ahmet Tellioğlu dr.ahmet.tellioglu@gmail.com 1. SGK’nın verilerine bakıldığında sağlık hizmetlerinden en fazla yararlanan kesimin kamu emekçileri olduğu, bunu serbest çalışanlar (borçsuz BAĞ-KUR’lular ile emekli BAĞ-KUR’lular) ve hizmet akdi ile çalışanların (SSK’lı işçiler) izlediği görülmektedir. ![]() Oysa kişi başına yapılan ödemeler ve devlet katkısı sözkonusu olduğunda: en büyük katkı BAĞ-KUR’lulara (borçsuz Bağ-Kur’lular ve emekli BAĞ-KUR’lular), sonra kamu çalışanlarına (çalışan ve emekli) ve en son işçilere (çalışan ve emekli) yapılmaktadır. sendika.org |